» » Kelimelerin Farklı Anlamlarda Kullanımı (9.Sınıf Dil ve Anlatım)

KELİMEDE ANLAM
Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.
Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:

A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER
Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.
1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)
Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.
Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle.

Soğuktan su boruları patlamış.
Ayağında eski bir spor ayakkabı var.
Biraz sonra toprak bir yola girdik.
Kanadı kırık bir martı gördüm.
Soğuk sudan boğazı şişmişti.
Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım.
Dün gece erken yattım.
Sıcak çorbayı içince rahatladım.
Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.
Ahmet’in burnu iyi koku alır.
Ağzında yaralar oluşmuştu.
Elini hırsla masaya vurdu.
İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.
Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.
2. YAN ANLAM
Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.
Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.
Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.
Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)
Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.
Uçağın kanadı havada parçalanmış.
Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.
Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.
Köprünün ayağına bomba koymuşlar.
Şişeyi boğazına kadar doldurdu.
Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.
Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.
Yokuşun başına kadar koştuk.
Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.
Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb
Cümlede mecazlı anlatım değişik yollarla sağlanır. Bu yollar arasında “dolaylama, ad aktarması, istiare, kişileştirme, konuşturma, kinaye ve tariz” sayılabilir.
a. Mecaz-ı mürsel (ad aktarması): Günlük konuşmalarımızda bir varlık ya da kavramı anlatırken bazen o varlık ya da kavramı söylemez, onun bir özelliğini ya da bir parçasını söyler, böylece o varlık ya da kavramı anlatırız. İşte benzetme amacı olmaksızın bir sözcüğün yerine başka bir sözcüğün kullanılmasına ad aktarması adı verilir. Buna mecaz-ı mürsel ya da düz değişmece denir.
“Babamı cepten arar mısın?” cümlesinde “cep” sözcüğü benzetme anlamı olmaksızın “telefon” yerine kullanılmıştır. Dolayısıyla burada ad aktarması vardır. Ad aktarması değişik şekillerde karşımıza çıkar:
Bir varlığın belirgin özelliği söylenerek o varlık çağrıştırılır.
“Bursa’dan Yalova’ya giderken arabalıya biner, karşıya öyle geçeriz.” cümlesinde “arabalı” sözü ile anlatılmak istenen “arabalı vapurdur. Burada vapur söylenmemiş, onun yerine en önemli özelliği olan araba taşımaktan hareketle “arabalı” sözcüğü kullanılmıştır.
Bir varlığın bütünü söylenir, onunla o varlığın bir parçası ya da içindekiler çağrıştırılır.
“Hastaneyi ara da çocuk için randevu al.” cümlesinde “hastane” bütündür. Bu sözle hastanedeki görevli anlatılarak ad aktarması yapılmıştır.
Sanatçı söylenerek o sanatçının eserleri çağrıştırılır.
“Peyami Safa’yı okumak istiyorum bu yaz.” cümlesinde okunan yazar değil, onun eserleridir.
Yazar ismi söylenmiş ama onun eserleri anlatılmak istenmiştir.
Ankara olaya tepki gösterdi.”
“İki tabak yedi ama yine de doymadı.”
Salon, sanatçıları alkış yağmuruna tuttu.”
“Çevredeki meraklı gözlerden rahatsız olmuştu.” cümlelerindeki altı çizili bölümlerde de ad aktarması yapılmıştır.
b. Dolaylama: Bir varlığı ya da kavramı birden fazla sözcükle karşılamaya dolaylama denir. Bu daha çok genel kabul görmüş, toplum tarafından öyle ifade edilegelmiş varlıklar için geçerli olan bir durumdur.
“Balık” sözcüğü yerine “derya kuzusu”.
“Aslan” sözcüğü yerine “ormanlar kralı”,
“Kaleci” sözcüğü yerine “file bekçisi”,
“Kömür” sözcüğü yerine “kara elmas”
sözü birer dolaylamadır.
c. Kişileştirme (teşhis): İnsan dışındaki varlıklara, insana özgü nitelikleri vermektir.
“Ay suda bestelerken en güzel şarkıyı
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı”
dizelerinde kişileştirme söz konusudur. İnsana özgü nitelikler olan “şarkı bestelemek”, “ay”a; “şiir yazmak” da “kürekler” e verilmiştir.
d. İntak: İnsan dışındaki varlıkları konuşturma sanatına ise “intak” denir.
“Akıl ersin, ermesin sevdama
Senden yanayım, dedi yeşeren dal senden yana.”
dizelerinde “dal” konuşturulduğundan intak vardır.
e. İğretileme (istiare): Bir sözcüğün benzetme ilgisiyle başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır. İstiarede aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki varlık ya da kavramdan biri söylenerek diğeri kastedilir.
“Yuvayı yapan dişi kuştur.” atasözünde “dişi kuş” sözüyle kastedilen “kadın”dır. Kadın, dişi kuşa benzetilmiştir. Ancak benzetme unsurlarından sadece biri (dişi kuş) söylenmiştir. Dolayısıyla burada istiare vardır.
“Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var?” cümlesinde benzetme ilgisi kurularak “ağaran (beyaz) saçlar” yerine “kar” sözcüğü kullanılmıştır. Ancak sadece kendisine benzetilen unsur olan “kar” kullanılmış ve istiare yapılmıştır.
f. Kinaye: Bir sözcüğü hem gerçek hem mecaz anlama gelecek biçimde kullanmaktır. Ne var ki kinayede genellikle mecaz anlam kastedilir.
“Atılan ok geri gelmez.” atasözünde kinaye yapılmıştır. Gerçek anlamda atılan ok geri dönmez. Buradaki mecaz anlam ise “iyi düşünmeden yapılan işlerin, söylenen sözlerin sonunun pişmanlık olduğu ‘dur ve anlatılmak istenen de budur.
“Ey benim sarı tamburam
Sen ne için inilersin
- İçim oyuk derdim büyük
Ben onun’çün inilerim”
dizelerinde “içim oyuk” sözünde kinaye vardır. Bir tür çalgı olan “tambura’ nın gerçekte içi oyuktur ancak burada kastedilen -dertli olmak”tır.
g. Tariz: Söylenmek istenen sözü düşündürücü ve imalı bir biçimde belirtmeye tariz denir.
Hediye namıyla bir şey gönderme
Âdet edip hiç misafir kondurma
Komşunun evi yanar iken söndürme
El kârıyçin bir adım da uzanma
dörtlüğünde şair söylediklerinin tam tersini kastederek tariz yapmıştır.

3. MECAZ ANLAM
Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.
Bu konuyu bir daha açmayacağım.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.
Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.
Yakında savaş patlayacak.
Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarması da denir.
“Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya” (açık istiare)
“Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor.” (kapalı istiare)
İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir.)
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
Saçını kestir demedim mi?
Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.
Ayağını çıkarmadan girebilirsin.
Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.
Orhan Veli’yi okur musun?

4. TERİM ANLAM
Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.
Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.
Örnek: kök, mısra, muson.
“yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.
Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.
Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir.
Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur.
Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık.
Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.
Ağacın kökleri çok derinde.
Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir.


«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yok.. Yaparmısın ?