DİLLERİN
SINIFLANDIRILMASI
Her milletin, her kavmin kendine göre bir
anlaşma sistemi olduğu gerçeğinden yola çıkarak, dünyada ne kadar kavim varsa o
kadar dil vardır diyebiliriz. Nitekim, bugün ölü olan dillerle birlikte
yeryüzünde yaklaşık olarak üç bin civarında dilin varlığından bahsedilmektedir.
Ancak nüfus itibariyle yüz milyondan fazla kişi tarafından konuşulan dilleri
saymak istersek bu sayının parmakla sayılabilecek kadar azalacağı görülecektir.
Dilin nasıl doğduğu ve konuşmanın nasıl
ortaya çıktığı konusunda dil bilimciler tarafından birtakım teoriler ortaya
atılmıştır. Bunlardan bazılarına göre konuşma, insanın tabiattaki sesleri
taklidinden ortaya çıkmıştır. Bazılarına göre ise bütün dünya dilleri tek
kaynaktan doğmuştur. Bu ve bunun gibi teorilerin her birinin kendine göre bazı
mantıklı gerekçeleri olmakla birlikte dil araştırmaları için gerekli olan
metinlerden en eski yazılı belgelerin günümüzden ancak 5500 yıl kadar öncesine
ait olması, ilk insanların ise bundan binlerce, belki de milyonlarca yıl önce
yaşamış olmaları, dillerin doğuşu hakkında kesin bir yargıya varılamayacağını
gösteriyor.
Yeryüzündeki diller söz dizimi, zaman, yapı,
canlı olma – ölü olma, kaynak olma ve türeme , edebî dil, konuşma dili gibi
çeşitli prensiplere göre sınıflandırılmaktadır. Biz burada dilleri yapı ve köken akrabalığına göre
sınıflandırma geleneğine uyarak iki başlık altında inceleyeceğiz:
I.
KÖKEN BAKIMINDAN DİLLER
Köken bakımından birbirine yakın, aynı
kaynaktan çıkan akraba diller dil
ailelerini oluşturlar. Dillerin birbirleriyle bir dil ailesi oluşturacak
şekilde akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı, şekil yapısı,
cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak kelimeleri bakımlarından benzerlikleri
araştırılır. Bir dil ailesindeki dillerin kökenini oluşturan ana dile ait metinler
pek bulunmasa da gruptaki diller
arasında yukarıda sayılan noktalar bakımından benzerliklerin bulunması, zamanla
birbirinden uzaklaşan dillerin, bilinmeyen bir yerde ve zamanda konuşulan ana
dilden ortaya çıktığını göstermektedir. Bir ana dile ait metinler olmasa bile,
bu ana dilin bir çok özelliğini, kendisinden türeyen, ailedeki dilleri
birbirleriyle karşılaştırarak tespit etmek mümkündür.
Dil ailesi ifadesi, dillerin köken
akrabalığını belirtmeye yarar. Bu terim, akraba dilleri konuşan milletlerin
aynı soydan geldikleri anlamını taşımaz. “Aynı soydan gelen ve dilleri akraba
olan milletler bulunduğu gibi, ırk bakımından birbirleri ile hiçbir ilişkisi
bulunmayan fakat aralarında kültür ilişkisi ve kültür bağı görülen milletler de
vardır. Nitekim, Hint – Avrupa dil
ailesi içinde yer alan diller, birbirleri ile soy bağı bulunmayan birçok millet
tarafından konuşulmaktadır. Bu diller herhangi bir soy ve ırk birliğine bağlı
olmaksızın, temelde ortak bir ana dile dayanan, birbirinden türemiş; fakat zaman
içinde değişip başkalaşmış olan dillerdir.
Fransız ve Rumen dillerinin Lâtinceden türemiş olmaları gibi.
Aynı dil ailesinden gelen diller arasındaki
akrabalık da derece derecedir. Bir ana dilin ayrı ayrı kollarından gelen
diller, İngilizce ile Farsçada olduğu gibi uzak akrabalardır.
Aynı ana dilin aynı dalından gelen kollar ise Almanca ve İngilizcede
olduğu gibi yakın akrabalardır.”
Köken akrabalığına dayanan belli başlı dil
aileleri şunlardır:
1. Altay dilleri
A. Türkçe
B. Moğolca
C. Mançuca - Tunguzca
D. Korece
E. Japonca
2. Ural dilleri
A. Fin -Ugor dilleri
A) Fince
B) Macarca
C) Ugorca
B. Samoyedce
3. Hint - Avrupa dilleri
A. Asya kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice,
Hititçe
B. Avrupa kolu:
A) Lâtin dilleri: Lâtince,
Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca, Rumence
B) Slav dilleri: Rusça, Bulgarca,
Sırpça, Boşnakça, Hırvatça, Lehçe, Makedonca
C) Germen dilleri: Almanca,
İngilizce, İsveççe, Norveççe, Felemenkçe, Danca
Hiçbir gruba girmeyen bağımsız Avrupa
dilleri (yunanca, Arnavutça, Litvanca, Keltçe)
4. Hami - Sami dilleri
A. Arapça
B. İbranice
C. Berberî dilleri
D. Akadca
E. Aramca
5. Çin - Tibet dilleri
A. Çince
B. Tibetçe
6. Bantu dilleri (Afrika’nın orta ve güney
bölgelerinde yaygın olarak konuşulan dillerdir.)
7. Kafkas dilleri
A. Güney Kafkas kolu: Gürcüce
B. Kuzeybatı Kafkas kolu: Çerkez, Abhaz, Ubıh
C. Kuzeydoğu Kafkas kolu: Çeçen - Lezgi,
- Dağıstan, Hazar
II.
YAPILARINA GÖRE DİLLER
Dünya dilleri, dili oluşturan kelimelerin,
eklerin, bu eklerin kuruluş ve işleyişleri gibi yapı bakımından gösterdikleri
benzerliklerine göre üç gruba ayrılır:
1. Tek heceli diller
Bu gruptaki dillerde, kelimeler, bir heceden
oluşmaktadır. Cümleyi meydana getiren kelimeler, ek almazlar ve şekil
değişikliğine uğramazlar. Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki
sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için çok zengin bir vurgu ve tonlama
sistemi vardır. Kelime çeşitleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı
kelime yerine göre hem isim , hem sıfat, hem fiil, hem edat,... olabilmektedir.
Çince ve Tibetçe bu grubun tipik dillerindendir. Bazı Himalaya ve Afrika
dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnam dili de bu gruba dahil edilir.
Bu dillerde “birleşik kelimeleri oluşturan
kelimeler bile biri birinden ayrı yazılır:
Vo yav kan şu. Çince bu cümle kelime kelime şöyle çevrilebilir: Ben istemek bakmak kitap. Bu cümleyi
Türkçe olarak söyleyecek olursak şöyle düzenleriz: Ben kitap okumak istiyorum. Dien sı ci: Elektrik görme cihaz. Bu üç
kelimeden kurulmuş söz televizyon anlamındadır.”
2. Eklemeli diller
Bu gruptaki dillerde tek veya çok heceli
kelime kökleriyle ekler vardır. Bu dillerde, kelime köklerinden yeni kelimeler
türetilirken veya kelimelerin geçici durumları yapılırken kelime köklerine
ekler getirilir. Türetme veya çekim sırasında kökte bir değişme olmaz. Köklerle
ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir. Anlam ve görev değişikliği yapan
ekler kelime sonuna getirildiği gibi kelime başına getirilen ekler de vardır.
Türkçemiz bu grubun en belirgin örneğidir. Dilimizde ön ekler olmadığı hâlde kelime
sonuna getirilen eklerde bir zenginlik ve çeşitlilik vardır. Bu özelliğiyle
dilimiz, sondan eklemeli bir dildir. Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Macarca, Fince
ve Samoyetçe bu grupta yer alan diğer dillerdendir.
3. Çekimli diller
Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler
vardır. Fakat yeni kelimeler türetilirken veya çekim yapılırken kelime kökünde
değişiklikler olur. Hint-Avrupa dillerinde kelime kökünde görülen değişiklik
kökü tanınmayacak bir şekle sokar, ortaya çıkan yeni kelimede kökü hatırlatacak
bir ses, bir işaret bulunmaz. İngilizce’deki uzanmak fiilinin lie / lay / lain, yapmak
fiilinin do / did / done, gitmek fiilinin go / went / gone;
Almanca’daki atmak, fırlatmak fiilinin werfen
/ warf / geworfen; sein yardımcı
fiilinin bin, ist, sind, war, waren...
şekillerine girmesi gibi.
Arapça gibi çekimli dillerin bazılarında ise
kökteki ünlüler değişirken türetilen yeni kelimeyle kök arasındaki ilgiyi
koruyan bir bağ, kendisini hissettirir. Çekimli dillerin tipik bir örneği olan
Arapçada, kelimenin çekirdeğini oluşturan ünsüzler değişmezken belli kalıplarla
yeni kelimeler türetilir. Aynı kökten olan ders,
medrese, müderris, tedrisat kelimelerinde d, r, s ünsüzleri sabit kalırken ünlüler ve bazı gramer unsurları
değişmektedir.
1. Eklemeli diller: Türkçe, Macarca,
Moğolca, Fince, Japonca, Korece...
2. Çekimli (bükümlü) diller: Arapça,
Farsça, Lâtince, İngilizce, Fransızca, Rusça...
3. Tek heceli diller: Çince, Tibetçe...
Hiç yorum yok: