Divan şiiri konu bakımından çok çeşitlidir. Genel tanımdan da anlaşılacağı gibi öncelikle dün dışı ve dini şiir olmak üzere ikiye ayrılır. Din dışı şiirde başlıca türler şöyle sıralanabilir: Bahariye, cemreviye, dariye, fahriye, iydiye, medhiye, mersiye, gazavatname, sakiname, hamamname, sahilname, kıyafetname, surname, lugaz, muamma, hicviye, hezliyat, tarih düşürme ve şehrengiz. Dini-tasavvuf şiirinin türleri de şöyledir: Tevhid, münacat, na't, maktel-i Hüseyin, miraciye, hilye, mevlid, kırk hadis, menkıbname.
Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname, münşeat, sefaretname.
Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı enbiya, siyer.
Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri kullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tek kahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokça yazılmıştır.
Din dışı düzyazı türleri: Tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname, münşeat, sefaretname.
Dini-tasavvufi düz yazı türleri: Evliya tezkiresi, kısas-ı enbiya, siyer.
Divan hikayelerinde hem şiir hem düzyazı örnekleri kullanılır. Hikayeler dinsel ve destansaldır. Çift ya da tek kahramanlı aşk hikayeleri ve temsili hikayeler de çokça yazılmıştır.
DİN DIŞI ŞİİR
Bahariye: Baharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasını konu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek için yazılırlar. Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır. Hemen her divan şairinin de bir bahariyesi bulunur.
Cemreviye: Divan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmak için kaleme aldıkları kaside türüdür. Örneklerine az rastlanır. Cemrenin bahar müjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır. Cemreviyelere genellikle teşbib ile başlanır. Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz.
Fahriye: Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir. Genellikle kaside türünde yazılırlar. Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerin kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.
Mersiye: Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek amacıyla kaleme alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir. Lirik bir anlatımın egemen olduğu manzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır. Ayrıca kaside ve terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır. Yahya Bey, Sami Fününi, Rahmi, Fazli, Nisayi, Müdami'nin, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Mustafa için yazdıkları mersiyeler gibi. Ayrıca savaşlarda kaybedilen yerler için yazılan mersiyelere "vatan mersiyesi" denir. Hayvanların ölümü için yazılmış mersiyeler de vardır.
Medhiye: Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır. Az olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyeler de vardır. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle, başka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Bu türün en güzel örneğini Nef'i vermiştir.
Gazavatname: Gazaname olarak da bilinir. Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür. Arap edebiyatında "magazi" diye bilinir. Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmıştır. Kaşifi'nin Gazaname-i Rum'u bu türün örnekleri arasındadır.
Sahilname: Divan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayış biçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır. Örneklerine az rastlanır. Genellikle mesnevi biçiminde yazılmışlardır.
Sâkiname: Divan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerinin övülerek anlatıldığı şiir türü. Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakiname başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır. Türk edebiyatında 17. yüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğini İşretname adlı yapıtıyla Revani vermiştir.
Kıyafetname: İnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışan eselerdir. Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarına "kayif" ya da "kıyafetşinas" adı verilir. Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneği Hamdullah Hamdi'nin ünlü Kıyafetname adlı eseridir. Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal, parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır. Nesimi'nin Kıyafet-ül Firase'si de önemli bir örnektir.
Surname: Şehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya da düzyazı biçimindeki eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin bilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar. Genellikle mesnevi ya da kaside türündedirler. Figani'nin Kanuni Sultan Süleyman'ın oğullarının sünnetini anlattığı Suriyye Kasidesi türün en iyi örneğidir.
Hamamname: Hamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemek için yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilk kez Deli Birader lakabıyla tanınan Gazali'nin Beşiktaş'taki bir hamamı anlatan şiiri ile girmiştir.
Şehrengiz: Bir kenti ve o kentin güzelliklerini anlatan eserlerdir. Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu yapıtlar tevhid, münacaat, na't gibi bölümlerle başlar. Daha sonra kentle ilgili bilgiler verilir ve kente övgü düzülür. Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra kentin güzellikleriyle ilgili beyitlere geçilir. Divan edebiyatında ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi'dir.
Hicviye: Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren söz, düzyazı ya da şiir türüne verilen addır. Hicviye, gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılmıştır. Divan edebiyatında en önemli hicviyelerden biri Nef'i'nin Siham-ı Kaza'sıdır.
Hezliyat: Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür. Kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere yer verilir. Hezeliyat olarak da bilinir. Hezliyatta zarif bir nükte ya da güzel bir manzum bulunur. Konu şakayla karışık alaylı bir dille anlatılır. Nev'izade Atai'nin Bahayi-i Küfri eseri bu türün örneğidir. Bayburtlu Zihni'de hezliyatın usta şairlerindendir.
Tarih düşürme: Önem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir cümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. Tarih dizesinin bütün harfleri hesaplanarak söylenenlere tarih-i tam, yalnız noktalı harfler hesaplanacaksa tarih-i mücevher, yalnız noktasız harfler esas alınacaksa tarih-i mühmel denir. Bazen dizedeki harflerin sayı değerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez. Bu tür tarihlere de tamiyeli tarih denir.
Muamma: Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen ve yanıtı tanrının sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum bilmecedir. Muamma beyit, kıta gibi küçük nazım biçimleriyle yazılır. Ama mesnevi parçalarıyla yazılmış muammalara da rastlanır. Ali Şir Nevai, Fuzuli, Nebi, Kınalızade Ali Efendi, Sümbülzade Vehbi ve Fitnat Hanım'ın yazdığı çok sayıda muamma vardır. Edirneli Emri Çelebi ise 600'den fazla muammasıyla bu alanın en ünlü şairidir.
Lugaz: Herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecedir. Muamma ile birlikte çok kullanılan bir söz oyunudur. Muamma'dan farkı konusunun daha geniş olmasıdır. Çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içinde çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır. Daha sonra aruz ölçüsüyle yazılıp divanların son bölümlerine konulmaya başlanmıştır. Eğlendirici ve öğretici olanların yanı sıra öğretici ve dinsel lugazlar da vardır. Lugazlar yazarlarının imzasını taşıdığından halk edebiyatındaki bilmeceden ayrılır. Bütün lugazlar, "Bir acayip nesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar.
Dariye: Divan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir. Divan şairlerinin caize (armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür. Bazıları gazel tarzında da yazılmıştır. Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeri binalar için yazılırdı. Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçerdi. Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır.
DİNİ ŞİİR
Tevhid: Tanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir. Genellikle kaside biçiminde yazılırlar. Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal edilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret ve ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Tanrı karşısında kulun acizliği vurgulanır. En ünlü tevhid manzumesini Nabi yazmıştır.
Münacat: Konusu tanrıya yakarış olan şiir. Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesnevi biçiminde yazılmıştır. Türk edebiyatına 13. yüzyıldan sonra girdi. Divan şairlerinin genellikle divanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdaki insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir.
Na't: Hazreti Muhammed'i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed'in çeşitli özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır. Na't'lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir. Na't yazmakla ünlü kişilere na't-gü, özel dinsel törenlerde na't okuyanlara ise na't-han denir. Fuzuli'nin "Su" kasidesi divan edebiyatının en tanınmış na't'ıdır. Türk tasavvuf müziğindeki bir form da bu adla bilinir.
Maktel-i Hüseyin: Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslupla yazılan eserlerin tümüne verilen isimdir. Daha çok Şii yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Lirik-didaktik bir üslupla ve yalın bir dil kullanılarak yazılmışlardır. Türk edebiyatındaki en önemli Maktel-i Hüseyin, Fuzuli'nin yazdığı Hadikatü's-Süeda adlı eserdir.
Miraciye: Hazreti Muhammed'in göğe yükselişini konu alan edebi yapıtlardır. Tek başına bir kitabın konusunu oluşturabildiği gibi, eserler içinde bölümler halinde de yer alır. Genellikle kaside ve mesnevi şeklinde yazılmıştır. Miraciyelerde coşkulu bir söyleyiş, didaktik özellikler ve sanatlı bir üslup egemendir. Cumhuriyet döneminde Abdullah Azmi Yaman'ın yazdığı Miraciye bu türe örnektir.
Hilye: Hazreti Muhammed'in fiziksel ve kişisel özellikleriyle örnek davranışlarını konu alan eserlere "hilye" denir. Zamanla hilye'nin kapsamı genişlemiş halifeler için de hilyeler yazılmıştır. Divan edebiyatında bu türün ilk örneği Hakani'nin Hilye-i Hakani'sidir. Zamanla hilyelerin levhalara hattatlar tarafından yazılması geleneği de ortaya çıkmıştır.
Mevlid: Hazreti Muhammed'in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan yapıtlardır. Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimle bilinir. Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkın anlayabileceği yalın il dille yazılmıştır. İlk özgün mevlid Ebu'l-Cevzi tarafından yazılmıştır. İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi'nin eseri olan Vesiletü'n-Necat'tır.
Kırk hadis: Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilen isimdir. Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir. Hadislerin belli başlı konuları Kur'an'ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed ve sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk, toplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır. Divan edebiyatında hat kaygısıyla yazılmışlardır.
Menkıbname: Ya da menakıbname olarak adlandırılır. Kahramanların, din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerini anlatan yapıtlardır. Türk edebiyatında 100'ü aşkın menkıbname yazılmıştır. Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğin Sakıb Bey'le Mustafa Dede'nin Sefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da bir ermişi konu edinir, örneğin Müstakimzade Süleyman Saddedin'in Menkıb-ı İmam-ı Azam-ı gibi.
Kıssa: Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adı verilir. Çoğul söylenişi kısas'tır. Kıssa anlatanlara kıssa-han ya da kıssa-gü denir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatan kitaplardır. Divan edebiyatında Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Huleyfa adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir. Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır. Düzyazı biçimli kıssalar da vardır. Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir.
Hiç yorum yok: