1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi.
Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir.
Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır. Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır. Bu dönemin yazarları: Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, Enver gökçe, Ömer Faruk Toprak, Arif Damar, Ahmet Arif ve Şükran Kurdakul.
Nâzım'ın Açtığı Yol
Burada, Oktay Rifat'ın şu saptamasını anmakta yarar var :"Bugünkü Türk müziğinin tek sesli Enderun müziğinden, bugünkü resmimizin, tezhip, yazı ve minyatürden türemediği nasıl bir gerçekse, bugünkü Türk şiirinin de Divan şiirinden türemediği öylece bir gerçektir. Yeni şiirimizin Tanzimat'tan sonra gelişen yenileşme şiiriyle, yönünü bulma bakımından bir ilişkisi varsa da doğrudan doğruya bu şiirden türediği ileri sürülemez. Bugünkü şiirimiz Halk şiirinden de türememiştir. Türeseydi belki iyi olurdu ya, ne yapalım ki, böyle olmamış. Batı'dan mı aktarılmış öyleyse? Buna da tam olarak evet diyemeyiz. Batı'dan teknik olarak, tema olarak, düşünce olarak çok şey alınmıştır, ama tam anlamıyla bir aktarma yoktur ortada. Böyle bir aktarma, ayrıca, olanaksızdır. Öyle ise nasıl türemiştir bu şiir? Bana kalırsa, her toplumda olduğu gibi, yeni Türk toplumunda da doğal olarak ozanlar çıkmış, bunlar türlü etkiler altında, daha çok Batı etkisinde şiirler söylemişler ve bugünkü şiirimiz meydana gelmiştir... Böylece doğuştan yeni olan bu şiir, sonradan gözlerini geriye çevirerek, Divan şiiriyle, hele halk şiiriyle sıkı bağlar kurmak istemiştir."(3)
Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'in peşi sıra Nâzım Hikmet'in 1920'li yıllarda yenilikçi ilk ürünlerini vererek ortaya çıkması, Oktay Rifat'ın da belirlemeye çalıştığı "yenilikçi" sürecin ivmesini oluşturur.
Bundan böyle çağdaş Türk şiirinin oluşum dönemi başlamıştır artık. Nâzım Hikmet'in açtığı yolun etkinliği 1930'lu yıllarda daha da belirginleşir.
1930-1950 Dönemi, yenilikçi şiirin önemli oluşumlarını hazırlar. İlki "I. Yeni" Garip Şiiri'nin ortaya çıkışıdır. İkincisi toplumcu gerçekçi 1940 Kuşağı'nı oluşturan koşulların varoluşu ve "II. Yeni"nin oluşumu..
Garip Şiiri hareketi Orhan Veli Kanık (1914-1950), Oktay Rifat (1914-1988) ve Melih Cevdet Anday'ın (1915) 1937-38'den sonra yazdıkları şiirleri Garip (1941) adlı ortak kitapta toplarlar. Orhan Veli'nin kitabın önsözündeki yazısı ise bu çıkışın amacını açıklamaktadır: "Şiir, yani söz söyleme sanatı, geçmiş yüzyıllar içinde birçok değişikliklere uğramış; en sonunda da, bugünkü noktaya gelmiş. Bu noktadaki şiirin doğru dürüst konuşmadan oldukça ayrı olduğunu kabul etmek gerek. Yani şiir bugünkü durumuyla, doğal ve günlük konuşmaya göre bir ayrılık göstermekte, bir ölçüde garip karşılanmaktıdır. Fakat işin hoş yanı, bu şiirin birçok atılımlar sonucunda kendini kabul ettirmiş, bir gelenek kurarak da, sözü geçen garipliği ortadan kaldırmış olması.Yeni doğup bugünün aydınınca eğitilen çocuk kendini doğrudan doğruya bu noktada kavrıyor. Şiiri, kendine öğretilen koşullar içinde aradığından, bir doğallaşma isteğinin ürünü olan yapıtları şaşkınlıkla karşılıyor. Garip anlayışı, öğrendiklerini doğal kabul edişinden gelmekte. Ona buradaki göreceliği göstermeli ki öğrendiklerinden kuşku duyabilsin."(4) Yeni şiir, arayışın değil, yeni toplumdaki gerekliliğin karşılığını buluşun ortaya çıkardığı bir olgudur.
1940 Kuşağı şiirinin oluşumu da bu buluşma sürecinde ortaya çıkar.Nâzım Hikmet'in 1938'de tutuklanması ve şiirinin yasak/sakıncalı bulunması, İkinci Paylaşım Savaşı'nın gölgesindeki Tek Parti iktidarının baskıcı yönetimi bu eğilimin ortaya çıkmasında etkindir. Ülkenin yaşadığı değişim süreci toplumsallaşma hareketini derinden etkiler. Kuşağın başlıca şairleri şunlar oldu : Hasan İzzettin Dinamo (1909-1989), Rıfat Ilgaz (1911-1993) Niyazi Akıncıoğlu (1916-1979), Cahit Irgat (1916-1971), A.Kadir (1917-1985), Fethi Giray (1918-1970), Suat Taşer (1919-1982), Ceyhun Atuf Kansu (1919-1978),Enver Gökçe (1920-1981), Ömer Faruk Toprak (1920-1979), Orhon Murat Arıburnu (1920-1989), Mehmed Kemal (1921-1999), Arif Damar (1925), Attila İlhan (1925), Sabri Altınel (1926-1985), Ahmed Arif (1927-1991), Şükran Kurdakul (1927)...
Bu dönemde sözünü ettiğimiz oluşumların dışında kalan şairler ise şunlar oldu: Asaf Halet Çelebi (1907-1958), Ahmet Muhip Dıranas (1908-1980), Mustafa Seyit Sutüven (1908-1969),Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956)Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914), Celal Sılay (1914-1974)Behçet Necatigil (1916-1979), Cahit Külebi (1917-1997), Salah Birsel (1919-1999), Sabahattin Kudret Aksal (1920-1993), Necati Cumalı (1921), Özdemir Asaf (1923-1981), Nevzat Üstün (1924-1979), Can Yücel (1926-1999), Metin Eloğlu (1927-1985), Ahmet Oktay (1933).
"II. Yeni", çağdaş Türk şiirinde bir dönüşümdür. Yenilikçi şiirin farklı bir kulvara taşındığını gözleriz. Dönemin toplumsal koşulları belirleyicidir burada da. İmge ve yeni bir şiir dili yaratılır. Bireysel çıkışlarla ortaya konulan ürünlerde bu şiirin eğilimleri belirginlik kazanır. Biraraya geliş,ortak bir çaba görülmez. Bu yönelimi bir kuşak, ya da dönem/akım olarak adlandırmak; ancak Muzaffer İlhan Erdost'un "İkinci Yeni" belirlemesi sonrasında oluşur. Erdost, yeni şiirin birinci evresi olarak Garip Şiiri'ni nitelendirirerek, ardılı oluşumu da şöyle değerlendirir: "İkinci yeni denince, çokları bir kere duraklıyor. İlkeleri, yöntemleri, kuralları çizili bir akıma konmuş bir ad gibi 'ikinci yeni' sözünü ele alıyorlar. Oysa 'ikinci yeni' sözü ilkeleri, kuralları çizili bir akımın adı değildir; onun için de bu sözün içine aldığı ozanlar arasında geniş ikilikler vardır.İkinci yeni sözü, daha çok 1950 yıllarına kadar en iyi çağını yaşamış yeni şiirin üzerine gelen, şiirleriyle onlardan yavaş yavaş ayrılan ozanları içine alır. Yani, ikinci yeni bir okulun adı değil, kendisinden önceki şiire göre yeni olan bir şiirin sınır çizgisidir."(5) Bu çizgi içinde yer alan şairler ise şunlardır : Oktay Rifat, İlhan Berk (1918), Turgut Uyar (1927-1985), Edip Cansever (1928-1986), Yılmaz Gruda (1930), Ece Ayhan (1931), Cemal Süreya (1931-1990), Tevfik Akdağ (1932-1993), Sezai Karakoç (1933), Ülkü Tamer (1937)...
RIFAT ILGAZ
1911 yılında Cide'de doğdu.Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı.İlk şiiri 27.07.1927'de,günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı.Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü.1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı.1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı.1940 'da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Hasan TANRIKURT, Sabahattin KUDRET AKSAL, Salah BİRSEL'le tanıştı.1943'te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de "Sınıf"adlı şiir kitabı çıktı. Sıkı yönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için : "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat ILGAZ'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı.1945'te Gün Dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz NESİN'in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı.1946'da Esat ADİL, Sabahattin ALİ ve Aziz NESİN ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisini'ni Esat Adil MÜSTEÇAPLIOĞLU ve Adil YAĞCI ile birlikteçıkardılar.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı.Şubat 1947'de Sebahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. İmzasız yazılar yazdı. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu.1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı.Turhan SELÇUK ve İlhan SELÇUK'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbulda bu dergide dizi olarak yayınlandı.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı.Şubat 1947'de Sebahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. İmzasız yazılar yazdı. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu.1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı.Turhan SELÇUK ve İlhan SELÇUK'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbulda bu dergide dizi olarak yayınlandı.
Hababam Sınıfı'nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne"(Yedek Lastik) takma adıyla yazdı.Ocak 1953'te "Devam" adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.1958 de Semih Balcıoğlu'nun çıkardığı "Taş" dergisinde Rıfat Ilgaz (!) imzasıyla yazılar yazdı.1959 "Büyük Gazete" adında çıkan yeni bir dergiye yönetici oldu. Aynı yıl arkadaşı Suavi ile birlikte "Gar Yayınları"nı kurdu.1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz, Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi.1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı.1974'te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye (Kastomonu) yerleşti.12 Eylül 1980 döneminde göz altına alındı.70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve1 aydan fazla gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın ILGAZ ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Birlikte Çınar Yayınları'nı kurdular.1982 yılında Yıldız Karayel romanıyla "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı ve" Madaralı Roman Ödülü"nü" aldı. 6 Aralık 1982 de İstanbul Şan Müzikholü'nde "55.Sanat ve70.yaş Günü" çok sayıda sanatçı ve sevenlerinin katıdığı görkemli bir törenle kutlandı. 1987 de Ocak Katırı Alagöz kitabıyla" Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü aldı.Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir.Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat ILGAZ adını yeniden yücelttiyse de, Sivas Olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu.
ŞİİRLERİ
ALİŞİM
AYDIN MISIN?
BİRAZ DAHA SABIR
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN
GEÇ AZİZİM GEÇ
GİDİŞİNİ ANLATIYORUM
GÜVERCİNİM UYUR MU?
İÇELİM!
KÖRÜZ BİZ
OKUTMA ÜZERİNE
SULARDA GÜNEŞ OLMAK
UYUSUN DA BÜYÜSÜN
YAŞIYORUZ
ENVER GÖKÇE (1920 - 1981)
Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı (1948). İstanbul Kadırga Öğrenci Yurdu'nda yöneticilik yaparken ceza yasasının 141. maddesine aykırı eylemde bulunma savıyla tutuklandı, hüküm giydi. 7 yıl hapis yattı (1951 - 1957). Hapis ve sürgün cezasını çektikten sonra Ankara'da gazetelerde düzelticilik, serbest yazarlık yaptı.
Son günlerini Ankara'da Seyran Bağları Huzurevi'nde geçirdi. 19 Kasım 1981'de öldü.
Şiirleri, imzalı imzasız yazıları, Ülkü, Yurt ve Dünya, Ant, Gün, Söz, Yağmur ve Toprak, Yeryüzü (1945 - 1951) dergilerinde yayımlandı. Şili'li şair Pablo Neruda'dan şiirler çevirdi.
Şiir Kitapları :
Dost Dost, İlle Kavga (1973), Panzerler Üstümüze Kalkar (1977), Egin Türküleri(1982, DTCF bitirme tezi).
ÖMER FARUK TOPRAK
1920 yılında İstanbul'da doğdu. 1979 yılında yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim gördü. Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'nde 1945-1947 arasında çalıştı. 1948'de Petrol Ofisi'ne memur olarak geçti, 1972'de bu kurumdan emekli oldu. Ölümünden sonra eşi Füruzan Toprak tarafından 1980 yılında başlatılan Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülleri geleneksel bir ödül olarak tanındı. Roman, öykü, anı türünde de eserleri var. Tüm şiirlerini Adam Yayınevi yayımladı.
ESERLERİ:
ŞİİR:
İnsanlar (1943)
Hürriyet (1945, Suat Taşer ile birlikte)
Dağda Ateş Yakanlar (1955)
Susan Anadolu (1966)
Ay Işığı (1973)
Tüm Şiirleri (1983, toplu şiirler)
ROMAN:
Tuz ve Ekmek (1973)
Karşı Pencere (1975)
ÖYKÜ:
Gönen Öyküleri (1979)
ANI:
Duman ve Alev (1968)
ARIF DAMAR (1925-)
Canakkale'nin Karainbeyli koyunde dunyaya geldi. Istanbul Erkek Lisesi'ndeki
ogrenimini yarida birakti. Cesitli memuriyet gorevlerinde bulundu.
'Yeryuzu Kitabevi'ni kurdu, yonetti.
Siir Kitaplari:
Gunden Gune (1956), Istanbul Bulutu (1958), Kedi Akli (1959), Saat Sekizi
Gec Vurdu (1962), Alici Kus (1966), Seslerin Ayak Sesleri (1975), Alici
Kusu Kardesligin (Toplu Siirler, 1975), Olum Yok ki (1980), Ay Ayakta
Degildi (1984), Aci Ertelenirken (Secme Siirler, 1985), Gunden Gune (1986),
Yoksulduk Dunyayi Sevdik (1988), Onarirken Kendini (1992).
``Yuksek sesle okunacak coskun soyleyisler yerine oz yonunden toplumsalligi
yitirmeyen, degisik duyarliliklara acilan temiz, etkili, kendine ozgu
buluslara ve imge gucune dayanan bir siir kurmayi basardi.''
(Sukran Kurdakul, 1989)
Ahmet Necdet,
Modern Turk Siiri
Yonelimler, Tanikliklar, Ornekler
Broy Yayinevi, Ekim 1993.
AHMET ARİF
( 1927 - 1991 )
( 1927 - 1991 )
Diyarbakır'da doğdu, Ankara'da DTCF'de öğrenciyken TCK'nin 141. maddesine muhalefette bulunduğu savıyla tutuklandı. İki yıl sonra aynı savla yargılanarak hüküm giydi, hapis yattı. Mahkumiyet hayatı iki yıl sürdü. Ankara'ya yerleşerek gazetecilik mesleğini seçti. 1991'de aynı kentte öldü.
Başta Nazım Hikmet olmak üzere, toplumcu şiirimizin ortak değerlerinin, hece şiiri, aruz ve halk şiirimizin yoğun, köklü bir sentezidir o.
Şiir kitabı: Hasretinden Prangalar Eskittim (1968)
ŞÜKRAN KURDAKUL
1927 yılında İstanbul'da doğdu. İzmir Karşıyaka Lisesi'nde okurken Türk Ceza Yasası'nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savıyla birkaç ay tutuklu kaldığı için okuldan çıkarıldı. İzmir Belediyesi'nde daktiloluk, İstanbul'da bir bankada depo ve muhasebe memurluğu yaptı. 1953 yılında ikinci kez siyasal nedenlerle tutuklandı, aklanıncaya kadar iki yıl cezaevinde kaldı. Ataç yayınevini kurdu, yönetti. Yelken dergisini yönetti. Ataç ve Eylem dergilerini çıkardı. Türkiye Yazarlar Sendikası ikinci başkanlığı, PEN Yazarlar Derneği Başkanlığı görevlerini yaptı. Duyarlı ve söyleyiş ustalığını belli eden, kitleler önünde yüksek sesle okunmaya elverişli toplumcu gerçekçi şiirler yazdı.
Hiç yorum yok: